ZİYNET VE EŞYA ALACAĞI DAVASI

Ziynet Eşyası Nedir?

 
Ziynet eşyaları genellikle kadınların taktıkları altın, gümüş gibi kıymetli bir madenden yapılan süs eşyalarıdır. Bu tarz eşyalara örnek olarak bilezik, küpe, yüzük, halhal, kolye, broş gibi takılar verilebilir.  Düğünde takılmış olması ziynet eşyalarını, boşanma sırasında veya sonrasında da gündeme getirmektedir. Bu noktada da ziynet ve eşya alacağı davası ortaya çıkmaktadır. Belirtmek gerekir ki; düğünde takılan paralar da ziynet alacağı davasının konusu olabilmektedir.
 
Ziynet Alacağı Davası Nedir?
 
Ziynet alacağı davası evlilik devam ederken, boşanma sırasında veya boşanma sonrasında eşlerden birisi tarafından, diğerine karşı ziynet eşyalarını veya bedelini tazmin amacıyla açılan davadır. Bu davanın açılabilmesi için mal rejiminin sonlanmasına gerek yoktur. Ziynet alacağı boşanma davasının ferisi yani boşanma davasının eki olmadığından dolayı boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi boşanma davası sonrasında alacak zamanaşımı süresi içinde de açılabilir. Keza Yargıtay'ın da "...Ziynet ve çeyiz eşyalarının tahsiline ilişkin bu dava, incelenen boşanma davasının eki niteliğinde olmayıp..." şeklinde kararı bulunmaktadır. (Y3HD, 7.2.2019, E. 2017/159, K. 2019/864)
 
Ziynet alacağına yönelik davalarda görevli mahkeme neresidir?
 
Kural olarak evlilik devam ettiği takdirde aile mahkemesi görevlidir. Ancak evlilik 1.1.2002 yılından önce sonlanmışsa ziynet alacağı davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. 1.1.2002 yılından sonra sonlanan evliliklerde ise görevli mahkeme genel kuralda olduğu gibi aile mahkemesidir. 
 
Resmi nikahı olmayan eşlerin ziynet alacağı davası açacakları görevli mahkeme neresidir?
 
Resmi nikahı olmayan eşlerin ziynet talebi ile açtıkları davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Taraflar arasında nişan veya TMK md. 134 ve devamında öngörülen koşullara uygun evlilik ilişkisi söz konusu değilse  talep edilen ziynet eşyalarının Medeni Kanun ikinci kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mahkemesi tarafından çözümlenmesi mümkün değildir. (4.HD 4.6.2012 7501/9724)
 
Ziynet alacağına yönelik davalarda yetkili mahkeme neresidir?
 
Ziynet ve eşya alacağı davalarında genel yetkili mahkeme, davalı gerçek kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
 
Ziynet alacağı davasında dava açma hakkı kimdedir?
 
Dava, ziynet eşyasını elinde bulundurana karşı, hak iddia eden tarafından açılır. Uygulamada, ziynet eşyasına ilişkin taleplerin tamamına yakınında, düğünde takılan altınları talep eden kadının davacı, ziynetleri iade ile mükellef olduğu iddia edilen erkeğin davalı sıfatını aldığı görülmekle beraber bu durumun tersi de söz konusudur. Bununla birlikte eşler dışında ziynetleri elinde bulunduran 3. Kişiye karşı da bu dava yöneltilebilir.
 
Düğün sırasında kadına takılan ziynetlerin kadının kişisel malı mıdır?
 
Düğün sırasında kadına takılan eşyalar kendisine bağışlanmış sayılır, karşılıksız kazanma yoluyla elde edilir. Bu nedenle kadının kişisel malıdır. Kişisel mallar kural olarak tasfiyeye konu edinmezler. Diğer bir ifadeyle kişisel malların edinilmesinde diğer eşin herhangi bir emeği, katkısı veya evlilik birliğindeki iş bölümü ve işbirliğinin etkisi bulunmadığından kişisel mallar bölüşülmemektedir.
 
Düğünde takılan ziynet eşyaları kime aittir?
 
Yargıtay'ın, "Düğünde takılan ziynetler kural olarak kadına aittir. Erkek ziynetlerin geri istenmemek üzere kadın tarafından kendisine verildiğini iddia ve ispat etmedikçe düğünde takılan ziynetlerin kendisine iadesini talep edemez. Bu nedenle erkeğin açtığı ziynet alacağına ilişkin davanın reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. (2. Hukuk Dairesi 2015/17276 E., 2016/9618 K.)" şeklindeki kararı ile kural olarak kadına ait olduğunu söylemiştir. Ayrıca bu soruyu kadına takılanlar ve erkeğe takılanlar olarak iki şekilde ele alabiliriz.
 
Düğünde kadına takılan ziynet eşyaları kime aittir? 
 
Evlenme sebebiyle kadına gerek ailelerce ve gerekse yakınlarca takılan ziynet eşyaları, ülke gerçekleri ve yöresel geleneklere göre bir bakıma kadının geleceğinin güvencesidir. Evlenme sebebiyle kadına takılan ziynetlerin emaneten takıldığı hususunda kadının bir kabulü olmadığı sürece evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Keza Yargıtay da, " düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından, kime takılırsa takılsın, aksine anlaşma bulunmadıkça ve aksi ispatlanmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malıdır." (Y3HD, 03.07.2018, E. 2016/18101, 2018/7510) şeklinde karar vermiştir. 
 
Düğünde erkeğe takılan ziynet eşyaları kime aittir?
 
Bu soruya cevap verebilmemiz için o yöredeki örf ve adetler de araştırılmalıdır. Ayrıca bu ziynet eşyalarının daha sonradan kadına verilip verilmemesi şeklinde de iki başlık altına toplayabiliriz. Düğün sırasında erkeğe hediye olarak takılan ziynet o yöredeki örf ve adete göre erkeğe verilmiş kabul edilip erkek tarafından daha sonra kadına verildiği veyahut bağışlandığı gerçekleşmişse bu ziynet eşyaları da kadına ait sayılır. Erkek tarafından daha sonra kadına verilmemişse veyahut bağışlanmamışsa bu ziynet eşyaları erkeğe ait sayılır. Yargıtay, "... Toplanan delillerden dava konusu yapılan ziynetlerin düğün sırasında kocaya hediye olarak takıldığı anlaşılmaktadır. Bu ziynetlerin kadına bağışlandığı da kanıtlanamadığından kadın tarafından açılan davanın reddi gerekir." demiştir. (Y2HD, 28.12.2006, 10209-18598) "Hükme esas alınan bilirkişi raporunda dosyaya delil olarak sunulan düğün CD'lerinden bir kısım ziynet ve nakit paranın davacı geline, bir kısım ziynet ve nakit paranın ise davalı damada takıldığının tespit edildiğini belirterek her iki tarafa takılan ziynet eşyaları ile paralar ayrı ayrı gösterilmiştir. Düğün sırasında kadına (geline) takılan ziynet ve paranın kadına ait olduğu kabul edilmekte ise de, erkeğe (damada) takılan ziynet ve nakit paraların da kadına hediye olarak takıldığı ya da kadına bağışlandığı kanıtlanamamış ise bu ziynet ve paranın erkeğe ait olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, erkeğe takılan ziynet ve paraların da davacı kadına takıldığı ya da sonradan bağışlandığının kanıtlanıp kanıtlanmadığı üzerinde durulmadan, erkeğe takılan ziynet ve paranın da davacı kadına aitmiş gibi hüküm kurulması doğru değildir (6. Hukuk Dairesi 2012/15616 E. ,  2013/8733 K.)." Yani erkeğe takılan ziynetin kadına bağışlanıp bağışlanmadığına bakılmadan kadına ait olduğu yönünde bir karar doğru değildir. 
 
Mahkeme ziynet davasında taleple bağlı mıdır?
 
Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez fakat olaya bağlı olarak talebin daha azına hükmetmesi mümkündür. Ziynet eşyası istemine ilişkin davalarda aynen iade, mümkün olmadığı halde bedel iadesi şeklinde talepte bulunabilir. Ancak bedel iadesi istendiğinde aynen iadeye veya aynen iade istendiğinde bedel iadesine karar verilemeyecektir. Yargıtay, "Davacı, ziynetleri için bedel talep etmiştir. Ayın isteği bulunmamaktadır. İstek aşılarak aynen iadeye de karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, yüzükler için 300 TL talep edildiği halde, talep aşılarak 336 TL'ye hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır... Hükmün bu bentte gösterilen sebeple bozulmasına..." şeklinde karar vermiştir. Ziynet eşyalarının dava tarihindeki değeri talep edilebileceği gibi bu eşyalar nitelikleri gereği misli eşya yani aynen temini mümkün olduklarından fiili ödeme günündeki değeri de istenebilir.
 
Ziynet alacağı davaları zaman aşımına tabii midir?  
 
Ziynet eşyalarına ilişkin davalarda, söz konusu eşyaların mevcut olduğunun tespit edilmesi halinde uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayanacağından zaman aşımı söz konusu olmaz. Dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise istem tazminata ilişkin olur ve TBK'da belirlenen 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olunur. 
 
Ziynet eşyaları bağış niteliğinde midir?
 
Bağışlama, bağışlayanın bir karşılık almaksızın bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermeyi üstlenmesi ya da vermesi yoluyla bu iki kişi arasında yapılan sözleşmedir. Düğün sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kendisine bağışlanmış sayılır ve onun kişisel malıdır. Düğünde takılan ziynet eşyaları bağış niteliğinde olması nedeniyle bağışlayan bu ziynet eşyalarını; bağışlananın bağışlayan veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması halinde bağışlanandan geri verilmesini isteyebilir. Ziynetlerin iadesine ilişkin isteğin bağışlamanın geri alınmasına dayandırılması halinde görevli mahkeme aile mahkemesi değil asliye hukuk mahkemesidir.
 
Ziynet alacağına faiz işlenebilir mi? 
 
Ziynet alacağına ilişkin taleplerde yasal faiz istenebilir. Taleple bağlılık ilkesi gereği faize ilişkin bir talebin olmaması halinde mahkemece re'sen faize hükmedilemeyecektir.
 
Ziynet eşyası alacağı nasıl ispat edilir?
 
Yargıtay ziynet eşyalarının, normal koşullarda ve hayatın olağan akışına göre kadın üzerinde bulunan, kadının saklayabileceği nitelikte eşyalar olduğu kabul edilir. Bunun sonucu olarak ziynet isteyen kadının, ziynetlerin kocada kaldığını veya götürülmesine engel olunduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Koca tarafı ziynetlerin varlığını kabul etmesi halinde ispat yükü yer değiştirir. Ayrıca ziynetin niteliği ve sayısı için düğüne ilişkin fotoğraf ve düğün görüntülerinin de delillerin sunulması aşamasında dava dosyasına kazandırılması gerekmektedir. Dava değerine esas alınacak bilirkişi raporunda hesap yapılabilmesi  ve dava dilekçesindeki talepler ile karşılaştırılabilmesi için fotoğraf ve düğün videolarının sunulması gerekmektedir. 
 
Ziynet alacağı davası tanıkla ispat edilebilir mi?
 
Ziynet karşılığı alınan eşya konusunda istek eşya alacağına ait olduğuna göre iddianın her türlü delille, dolayısıyla tanıkla ispatı mümkündür. Yargıtay; yerel mahkeme ziynetlere yönelik istemi kabul etmiş, ancak bilezik karşılığı alınan eşya konusunda davalının kayınpederine ilişkin fatura bulunması ve senede karşı senetle ispat kuralı gereği yazılı delille ispatlanamayan istemin reddine karar vermiş ancak isteğin eşya alacağına ait olduğundan, iddianın her türlü delille ispatının mümkün olduğu yönünde davacı lehine bozma kararı vermiştir (Y. 4. Hukuk Dairesi 4177/8878 3.7.2003). İspat aracı olarak tanık beyanlarına başvurulması önünde herhangi bir engel bulunmasa da gerek tarafların gerekse tanıkların hayatın olağan akışına aykırı olacak şekilde beyanlarda bulunmamalarına dikkat edilmelidir. Örneğin özellikleri itibariyle kadına ait olduğu açıkça belli olan eşyaların kocaya ait olduğunun kabul edilebilmesi imkansızdır. Yine aynı şekilde münhasıran ancak erkek tarafından kullanılabilecek bir eşya kocaya ait kabul edilmelidir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 17/12/2009 tarihli ve 2348/6173 sayılı ilamına göre “…gelinlik, tıraş makinesi ve damatlık gibi benzeri eşyaların niteliği ve özelliği itibariyle münhasıran ait olduğu kişi tarafından kullanılan eşyalar olması nedeniyle bir eşin diğerine bağışladığı varsayılır. Bu ilke kadın-koca ayrımı yapılmaksızın açıklanan özel nitelikli tüm eşyalar için geçerli olup hüküm kurulurken göz önünde tutulmalıdır." şeklinde karar verilmiştir.
 
Ayrıca önemli belirtmek gerekir ki tarafların müşterek konutunda yaşayan ya da yaşamış olan kişilerin örneğin 18 yaşını geçmiş müşterek çocuğun ifadesi çok önemlidir. Zira müşterek çocuklar, beyanlarında davacı kadının eve istedigi zaman girip çıkabildiğini belirtmişlerse veyahut ziynet eşyalarını davacı kadının evden ayrılırken yanında götürdüğünü belirtmişlerse davacı kadın yönünden iddiasını ispatlar nitelikte olmayıp yetersiz kaldıgı ve duyuma dayalı olduğu anlaşıldığından reddedilecektir.
 
Ziynet alacağı davasında alacağın ispatı için düğün görüntüleri şart mı?
 
Delil olarak sunulan düğün kasetinin izlenmesinden ziynetler tespit edilebilir. Yargıtay kararlarına baktığımızda zilyet alacağının tespitinde bilirkişiye gidilip bilirkişinin düğün kaseti deliline başvurması oldukça yaygındır. Yargıtay, "...her bir ziynet eşyasının cinsi, niteliği ve fiyatları ayrı ayrı gösterilmediği gibi davalı-davacı (kadın) vekili rapora itiraz etmiştir. Rapor hüküm vermeye yeterli değildir. Mahkemece yeniden bilirkişiye tevdi ile düğün kaset ve resimleri de incelenerek herbir ziynet eşyasının cinsi, niteliği ve değerini ayrı ayrı gösterir şekilde rapor alınıp değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken , yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." (2. Hukuk Dairesi 2012/15281 E., 2013/3389 K.) Bu kararına göre ziynet alacağı ispatında düğün kasetinin verilmesi şart olduğu düşünülse de başka bir kararında "Ziynet davalarında kadın tarafından talep edilen tüm ziynetlerin dava tarihi itibariyle bedelleri hesaplanarak bunlardan hangilerinin sunulan delillerle (düğün CD’si, düğün fotoğrafı ya da ispata yarar başkaca bir delille) varlığının tespit edildiği de ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, bilirkişi tarafından raporun düzenlenmesi gerekir." (2. Hukuk Dairesi 2019/3081 E.,  2019/7291 K.) diyerek alacağın ispatında düğün kasetini delil olarak seçenekler arasına koyup, zorunluluk olmadığını da belirtmiştir. Ziynetlerin ispatında düğün kasetleri şart değildir ancak Yargıtay eşyaların ispatı için kuvvetli bir delil teşkil etmekle birlikte tek başına yeterli olmadığı durumların da mevcut olduğunu "Video kaseti tek başına davanın kabulü için yeterli değildir. O halde mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken..." şeklinde söylemiştir. 
 
İspat yükü kadında mıdır?
 
Erkekle birlikte yaşamakta olan kadın hayat deneylerine göre olağan olan birlikte yaşamakta olan kadının ziynet eşyasını üzerinde taşıması, üzerinde taşımıyorsa bunları saklaması, saklamıyorsa da bunları belirli bir yerde ve belirli bir şekilde muhafaza etmesi ihtimaller arasındadır. Ayrılmayı tasarlayan kadın ise olağan şartlar altında ortak konuttan ayrılırken geleceğinin güvencesi olan ziynet eşyalarını ortak konutta bırakarak eşini terk etmesi hayatın akışına aykırı bir olgudur. Dolayısıyla davacı kadın konuttan kendi iradesiyle ayrıldıysa ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını veya iradesi dışında kendisinden alındığını ispat etmek zorundadır. 
 
Kadının ortak konuttan ayrılışı iradesi dışında gerçekleşen bir sebeple gerçekleşmesi hali ise kabulün istisnasını oluşturur. Evden ayrılmayı tasarlayan kadın ziynet eşyasını; önceden götürür, gizler veya üzerinde götürür. İspat yükünün davalı erkekte olduğu durumlar da mevcuttur. Yargıtay; "Davalı Doğan, bozdurulan ziynetlerin kendisine takılan ziynetler olduğunu ve şahsi giderlerine harcanmadığını savunmuştur. Bu durumda davalı kocanın bozdurduğu ziynetlerin, davacı tarafından iade edilmemek üzere verildiğini kanıtlaması gerekir. Davalı eş tarafında bozdurulan ziynet eşyalarının davacı kadın tarafından iade edilmemek üzere verildiğine ilişkin ispat yükü davalı eşte olduğuna göre..." demiştir. (3. Hukuk Dairesi, 30.05.2018, E. 2016/18279, K. 2018/6511)
 
Kadının ispat yükünde istisnası var mıdır?
 
Taşınması olağan olmayan miktardaki ziynet eşyaları ispat yükünde bir istisnadır. Yargıtay da, "Bir kilogram altının davacı tarafından üzerinde taşındığını kabul etmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Şu halde kolye, yüzük ve gerdanlık hakkında davanın reddi, bunlar dışındaki ziynetler yönünden ise davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir." (2. Hukuk Dairesi, 16.11.2006, 7791-15838)
 
Kadının ziynet eşyalarının varlığını ispat etmesi yeterli midir?
 
Ziynet alacağı davasında davacı kadın konusu altınların varlığını ispatlamış olması yeterli olmayıp dava konusu bu altınların kendisinde olmadığını da ispat etmelidir. Ziynet eşyalarının kadının üzerinde taşıması doğal olsa da davacı kadın dava konusu ziynet eşyalarının zorla elinden alınmış olduğunu, eşyaların götürülmesine engel olunduğunu, eşyaların evde kaldığını veya daha önce götürme fırsatı elde edememiş olduğunu ispat etmişse davacı kadının davasının kabulüne karar vermelidir. 
 
Evlilik sırasında altınların bozdurulması halinde davanın akıbeti ne olur? 
 
Düğün borçları, balayı, kocanın kişisel borçları, erkeğin sağlık giderleri, kira borçları gibi durumlar için bozdurulduğu takdirde kadının altınları geri vermemek üzere kocasına verdiğine ilişkin delil yoksa kadının davasının kabulü gerekir. 
 
Ayrıca belirtmek gerekir ki; ziynet eşyaları evlilik birliği içerisinde araç, konut veya arsa gibi şeyler için alındıysa ya mal tasfiyesi konusundaki katılma alacağına konu edilmeli ya da ayrı bir dava ile ziynet eşyalarının iadesi davasına konu edilmelidir.
 
Ziynet alacağı davasında ikrarın hükme etkisi nasıldır?
 
Ziynet ve eşya alacağı davasında mahkeme önünde tarafların ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. İkrardan, ikrar maddi hatadan kaynaklanmadığı sürece kural olarak dönülemez. Yargıtay'ın ikrar hususunda görüşü ise şu şekildedir: "... Davalının ziynetlerin bozularak harcandığına yönelik ikrarı karşısında, ziynetlerin davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığını ispatla yükümlü olduğunun kabulü gerekir." (3. Hukuk Dairesi, 8.3.2018, E. 2016/11264, K. 2018/2194)
 
Ziynet alacağı davasında çeyiz senedi ziynetin varlığı için kesin bir delil midir? 
 
Ziynet ve eşya alacağına ilişkin davada bunların varlığı konusundaki en önemli ispat aracı bu konuda düzenlenmiş bulunan çeyiz senedidir. Özellikle Anadolu'da yaygın bulunan çeyiz senedi uygulaması ispat açısından büyük kolaylık sağlamaktadır. Ancak aksinin ispatlanması mümkün olduğundan kesin bir delil teşkil etmez. Keza Yargıtay da "Senette yer alan bu beyan karşısında, senedin aksini kanıtlama yükümlülüğü davalılara düşer." demiştir. Çeyiz senedinin delil olarak değerlendirilebilmesi için imzalanmış olması gereklidir, imzası olmayan eş için herhangi bir bağlayıcılığı yoktur.
 
Çeyiz senedinin bir benzeri olarak islam hukukundaki mehir senedinin bu davadaki önemi nedir?
 
İslam hukukunda bir müslüman ile evlenen kadın mehir denilen belirli bir mal veya para gibi bir hediyeye hak kazanır. Mehir sözleşmeleri hukuken geçerli belgelerden sayılmaktadır. Kadının evlenirken mehir hakkından vazgeçmesi geçerli değildir. TMK'da mehir senedi hakkında bir düzenleme bulunmamakla birlikte mehir senedini bağışlama vaadi olarak ele alabiliriz. "Mehir, kocanın evlenme sözleşmesi anında veya devamı sırasında ya da evliliğin sonra ermesi hâlinde kadına verdiği belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan armağandır. Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehr, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez" (02.12.1959 tarihli, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir senedinden dolayı ziynet eşyalarının teslimi ya da bedellerinin tahsili istemi ile Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır.
 
Tüm bunlara ek olarak önemli gördüğümüz bazı Yargıtay kararlarını da eklemekte fayda vardır:
 
Tüm eşyalarını götüren kadının ziynet eşyalarını da götürmüş sayılması gerekir: "... Tüm eşyaları götüren davacının ziynet eşyalarını alıp götürmemesi hayatın olağan akışına ters düşmektedir..." (13. Hukuk Dairesi 11.05.2005, 1615/8146)
 
Nişan yüzüğü dışındaki ziynet mutat hediye olmayıp iadesi gerekir: "... Nişan yüzüğü dışındaki altın ve ziynet eşyası mutat hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir. Belirtilen nedenlerle nişan yüzüğü dışındaki, niteliği itibariyle mutat olmayan davacı istemlerinin kabulü gerekirken reddi doğru görülmemiştir." (3. Hukuk Dairesi, 16.12.2004, 13785/13931)
 
Davacıdan aktarılan beyanlar sabit kabul edilmez: "Davacı tanıkları, davacıdan duyduklarını aktarmışlardır. Davacıdan aktarılan beyanlar sabit kabul edilmez." (2. Hukuk Dairesi, 05.12.2006, 8873/16956)
 
 Yargıtay 6 HD. 15.12.2009,7935-11063 sayılı kararında özetle "... Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Olayda, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir..." şeklinde hüküm kurmuştur.
 
Yargıtay 2. HD. 2018/5216 E. Ve 2018/14294 K. Sayılı kararında "...Olayda kadın, dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve erkek tarafından elinden alındığını, daha önceden götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Ziynet alacağı davasının reddi gerekirken..." şeklinde karar vermiştir.
 
 
Nisa Çetinkaya-Ceren Balmuk

Arama