İnternet Ortamında Kişilik Haklarının Korunması

ÖZET

Bu çalışmada internet kullanımının artık günümüzde hayatın her aşamasında yoğun biçimde kullanılmaya başlaması ile birlikte herhangi bir otoritesi ve sınırları bulunmayan internet ortamında, kişilik haklarının ne tür haksız fiiller ve hangi kanallar ile ihlal edildiği incelenmiş olup, yargı kararları ile örneklendirilmiştir. İlgili değerlendirme yapılırken genel olarak kişilik haklarının neler olduğundan, özel hukukta kişilik haklarının nasıl korunduğundan bahsedilmiş olup hangi yollar ile internet ortamında kişilik haklarının saldırıya uğrayabileceği açıklanmıştır. İnternet ortamında kişilik haklarının korunması için yapılan son yasal düzenlemelere değinilmiştir.

GİRİŞ

 İnternet ilk defa 1969 yılında ABD’de askeri amaçla üretilen ve veri aktarımı yapılması için tasarlanan “Arpanet” isimli bir proje ile bulunmuştur. Daha sonra kısa süre içerisinde büyük bir gelişim gösterilerek günümüzde ortak bir ağ protokolü halini almıştır. İnsanoğlu kısa süre içerisinde özellikle yaşam tarzında sahip olduğu birçok özelliğini internetin hayatlarına dokunuşu sonrasında değiştirdi veya değiştirmek zorunda kaldı. Eğitim, sağlık, askeri, ekonomik birçok alanı ilgilendiren işlemler insanların birkaç parmak hareketiyle yapabildiği sıradan eylemler haline dönüştü. Türkiye’de ise ilk internet, 1993 yılında ODTÜ tarafından bağlantıların kurulmasıyla kullanılmaya başlamıştır. TUİK’in 2016 verilerine göre halkın %54’ü internet kullanmaktadır.

İnternet, gerek bilgiyi her an ulaşılabilir kılması ve gerekse anlık bilgi paylaşımlarını kitleler ile buluşturma imkanını sağlamış olması nedeniyle, 21. yüzyılın sosyal, siyasi, iktisadi ve kültürel gelişmelerinin önemli yönlendiricilerinden olmaya rolünü üstlenmekte ve bu etkin gücü elinde bulundurup kullananların vasıtası olarak çok önemli bir araç haline gelmiştir.[1]İnternetin her geçen gün artan erişim gücü ve önemi artık internetin de hukuki açıdan sınırlarının çizilmesini zorunla hale getirmiştir. İnternetin sağlamış olduğu bütün faydaların yanında başta kişilik hakları olmak üzere kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin herkes tarafından internete ulaşımın bu kadar kolay olduğu günümüzde rahatlıkta ihlal edilebildiği sonucunu doğurmuştur. 

5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ülkemizde internete dair ve internet ortamında yapılan kişilik haklarının ihlali ile ilgili yürürlükte olan temel kanundur. 5651 sayılı kanunun “Erişimin engellenmesi ve yerine getirilmesi” başlıklı 8.maddesi, “Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi” başlıklı 8/A maddesi, “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi “ başlıklı 9.maddesi ve “Özel hayatın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi “ başlıklı 9/A maddesi bu kanun içerisinde internet ortamında kişilik haklarının korunması bakımından temel hükümlerdir. 5651 sayılı kanun haricinde diğer yasal mevzuat içerisinde kişilik haklarıyla ilgili olarak yapılan düzenlemeler de özellikle tazminat hükümleri bakımından önem arz etmektedir. 

ANAHTAR KELİMELER

İnternet, Kişilik Hakları, İnternette Kişilik Haklarına Saldırı, Bilişim

I. KİŞİLİK HAKLARI

A. KİŞİLİK HAKKI KAVRAMI

Kişilik haklarının yasalar tarafından yapılan net bir tanımı bulunmamaktadır. Kişilik hakkı kavramına dahil olan kişilik değerlerinin neler olduğu, hangi değerlerin kişilik hakkı kapsamında nitelendirilebileceğine dair mevzuat ile getirilmiş herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Yasalarda düzenlenmemiş olmasın rağmen doktrinde kişilik hakları, kişilerin sadece var olmaları nedeniyle tanınan, ayrılmaz biçimde doğuştan itibaren sahip oldukları, hukuk düzeni tarafından korunan, yaşam, beden bütünlüğü, sağlık, şeref, isim, resim, özel hayat, kişisel bilgiler ve özgürlükler gibi kişisel değerlerin bütünü olarak açıklanmaktadır.[2]

Medeni Kanun’da kişiliğin korunması başlıklı kısımda “ Vazgeçme Ve Aşırı Sınırlamaya Karşı “  başlıklı 23.madde, “ İlke” başlıklı 24.madde ile  “ Davalar” başlıklı 25. maddesinde genel olarak bir kişilik hakkı kavramından bahsedilmiş olup, kişilik hakkı değerlerinin ayrı ayrı korunmasına yönelik kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır.[3]

B. KİŞİLİK HAKKININ NİTELİKLERİ VE SINIFLANDIRILMASI

Kişilik hakkı mutlak olup, herkese karşı ileri sürülebilir.  Hak sahibi, kişilik hakkının herkesçe ihlal edilmemesini isteyebilir.[4]Kişilik hakkı para ile ölçülemeyen, aksine manevi değeri olan ve bu değeri koruyan bir kavramdır. Bununla birlikte bazen şahıs varlığı değerlerine saldırı sonucu maddi zarar da söz konusu olabilmektedir. Kişilik hakları şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar olduğu için bir kişi bu hak üzerinde serbestçe kanuna aykırı olarak tasarrufta bulunamaz, devredemez veya feragat edemez.

Kanun koyucu kişilik haklarını oluşturan kişilik değerlerini sınırlı sayıda saymamıştır, çünkü gelişen teknoloji ve değişen şartlar sonucunda kişilik değerlerinde de değişim olacağından herhangi bir sınırlandırma getirilmemesi isabetli olmuştur.[5]Kişilik değerlerinin kanun koyucu tarafından sınıflandırılmamış olmasına rağmen doktrinde değerlerin belirlenmesinde bazı güçlüklerle karşılaşılabileceği nedeniyle çeşitli sınıflandırılmalara gidilmiştir. Doktrinde ortak bir görüş olmamakla birlikte bir görüşe göre, kişilik değerleri fiziki(maddi) kişilik değerleri, duygusal kişilik değerleri ve sosyal kişilik değerleridir[6]iken, başka bir görüşe göre kişilik değerleri maddi ve manevi kişilik değerleri ile mesleki ve ticari kişilik değerleri olarak sınıflandırılmaktadır.[7]Başlıca kişilik değerleri olarak; yaşam, sağlık, beden bütünlüğü, ad, şeref ve haysiyet, resim ve ses, hürriyet ile özel hayatı gösterebiliriz.

Sonuç olarak kanun koyucunun kişilik değerlerinin sınıflandırılması hususunda net bir ayrıma varamadığı gibi doktrinde sınıflandırma konusunda ortak bir zeminde buluşamamıştır. Kanaatimce de günümüzde artık sürekli değişen teknolojik koşullar ve insan yaşamı karşısında net bir sınıflandırılmaya gidilmesi pek mümkün gözükmemektedir.

C. ÖZEL HUKUKTA KİŞİLİK HAKLARININ KORUNMASI

Genel olarak kişilik haklarının korunması ile ilgili hükümler özel hukuk kapsamında Medeni Kanun’un 23, 24 ve 25. maddeleri ile Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi hükümleri ile korunmaktadır. Bu genel korumanın yanı sıra bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler bazı mevzuatlarda yer almıştır. Bunlara örnek olarak; Medeni Kanunun 26, 27, 158/2, 174, 304, 305. maddeleri, Türk Borçlar Kanunu’nun 45, 46, 47, 48. maddeleri, Türk. Ticaret Kanunu’nun 56. maddesi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 576/2. maddesi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 14-19., 70-71.ve 80-83 madde aralığı gösterilebilir.

 Medeni Kanun’un 23. ve 24. maddeleri göz önüne alınarak değerlendirildiğinde, kişilik haklarının rızaya dayalı hukuki işlemler ile saldırılar ve üçüncü kişilerin rıza dışı saldırılarına karşı korunma olarak iç ve dış koruma ayrımı yapılmaktadır.[8]

Kişilik haklarına saldırıda bulunulması veya bu hakların saldırı tehdidi altında olması durumunda dava açma yönünden başvurabilecek hukuki yollara genel olarak kişilik hakkını koruyucu davalar denilmektedir, bu dava tiplerine özel davalar da denilmektedir. Bunlar; saldırıyı önleme, saldırıyı durdurma, hukuka aykırılığın tespiti, kararın ilanı veya üçüncü kişilere bildirilmesi ile düzeltmedir. Bunlardan başka maddi tazminat, manevi tazminat ve kazancın iadesi davaları ise genel davalar olarak nitelendirilmektedir.

II. İNTERNET ORTAMI VE İNTERNETİN AKTÖRLERİ 

A. İNTERNET ORTAMI

İnternet ile ilgili mevzuatımızda mevcut tek kanun olarak tanımlayabildiğimiz 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun’un 2. maddesinde internet ortamı, “Haberleşme ile kişisel veya kurumsal bilgisayar sistemleri dışında kalan ve kamuya açık olan internet üzerinde oluşturulan ortam” olarak tanımlanmıştır. Yine aynı maddenin devamında internet ortamında yapılan yayın ise “internet ortamında yer alan ve içeriğine belirsiz sayıda kişilerin ulaşabileceği veri” olarak açıklanmıştır. Dikkat edilirse internet ortamında yapılan yayının kanuni tanımında bile belirsiz sayıda kişilerin ulaşabildiği yer ifadesine yer verilmiştir, zira internet ortamında kişilik haklarının ihlal edilmesindeki temel husus hükümde ifade edildiği üzere belirsiz sayıda kişinin erişimi ile yanlış bir bilginin veya özel hayata dair bir kişilik değerinin çok kısa süre içerisinde binlerce belki de milyonlarca kişiye ulaşmasıdır. İnternet ortamında ses, yazı ve görüntü aynı anda işlenebildiği için internet diğer iletişim araçları ile kıyaslandığında hem daha etkin hem de çok daha geniş bir alana ulaşabilmektedir.[9]

İnternet ortamının yeni bir kamusal alan olduğu görüşünü savunanlar bulunmaktadır.[10]Kamusal alan, kişilerin iletişim kurdukları ve birey oldukları yer olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla internet ortamında uzmanlık gerektiren bir konu bile olsa herhangi bir kişi o konuda yorum yapabiliyor ve o yorumu yanlış bilgi veya ifadeler içerse dahi mevcut şekliyle birçok kişiye ulaşabilmektedir. Bu durum internetin insan hayatına getirmiş olduğu birçok iyi yönün yanında, negatif bir yön olarak dikkat çekmekte ve birçok soruna sebep olmaktadır.

İnternet, kullanıcıları bakımından çok hızlı ve maliyeti düşük bir iletişim aracı olmakla birlikte, yayımlanan içeriklerin dünyanın dört bir tarafına çok kısa bir süre içinde ulaşması ve özellikle günümüzde sosyal medya olarak ifade edilen, internet bağlantısı olan her akıllı telefondan iletişimi rahatlıkla sağlanan “ Facebook, Twitter, Instagram ” gibi uygulamalar kullanılarak milyonlarca kişinin kendi aralarında iletişime geçebilmesi internetin denetiminin artık ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, artık sosyal medya dolayısıyla internet; hükümetleri deviren, rejimleri değiştiren kimi zaman geniş kitlelere hitap eden protestolar düzenlenmesine sebep olan çok büyük bir güç haline gelmiştir. Hatırlanacağı üzere terminolojide “ Arap Baharı ” olarak nitelendirilen dönemin başlangıcı yerel hükümetlerini protesto etmek amacıyla sosyal medya aracılığı ile örgütlenen gençler ile başlamıştı. Bu bağ ile yıllarca süren iktidarlar değişmiş, milyonlarca insanın hayatı etkilenmiştir. Hiç şüphesiz ki internet olmasaydı böyle bir süreç diğer iletişim kanalları ile belki düzenlenemeyecek belki de düzenlenmesi çok uzun bir zaman alacaktı.

B. İNTERNETİN AKTÖRLERİ

İnternetin aktörleri olarak; erişim sağlayıcılar, içerik sağlayıcılar, yer sağlayıcılar ve toplu kullanım sağlayıcılar kabul edilmekte olup, bu kavramların bilinmesi internet ortamının ve dolayısıyla ilgili ihlal hallerinin değerlendirilmesinde önem taşımaktadır.

5651 sayılı kanunda erişim sağlayıcılar kavramı, “ Kişilere internet ortamına erişim hizmeti sağlayan gerçek veya tüzel kişiler “ olarak tanımlanmaktadır. Erişim sağlayıcılar bir anlamda aracılık hizmeti yaparak verinin internet ortamına taşınmasını sağlarlar. Türkiye’de bu işi yapabilmek yani erişim sağlayıcı olabilmek için Faaliyet Yönetmeliği’nde belirtilen kriterleri sağlayarak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)’den izin belgesi almak zorundadır. Örneğin evinde internet ortamına bağlanmak isteyen bir kişinin bu hizmeti alabilmek için bir erişim sağlayıcıya ihtiyacı vardır. Genellikle bu hizmet, bir erişim sağlayıcı aboneliği ile ücret karşılığında satın alınmaktadır.

Yine 5651 sayılı kanuna göre  “ İnternet ortamında kullanıcılara her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişiler, içerik sağlayıcısıdır.” Örneğin kendisine ait bir web sitesi tasarlayıp, sahibi olan ve bu sitenin içeriğini kendisi belirleyen, gerektiğinde güncelleyen kişi, bir içerik sağlayıcıdır.[11]Ayrıca resmi kurumlar, üniversiteler veya benzeri yapılar kendi web siteleri ile birer içerik sağlayıcısıdırlar. 

Yer sağlayıcı, 5651 sayılı Kanun’da “ Hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişiler olarak” tanımlanmıştır. Yer sağlayıcısı olabilmek ve bu hizmeti sunmak için gerekli bazı kriterleri yerine getirmek ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan izin belgesi almak gerekmektedir. Yer sağlayıcısına örnek olarak kendi web sitesini hazırlayan bir kişi, bu siteye ait belgeleri kayıt etmek ve internet ortamına sunabilmek için sunucu diğer adıyla “server” adı verilen cihazlara gereksinim duyacaktır. İşte server hizmetini belirli bir süre ve ücret karşılığında aldığı şey, yer sağlayıcısıdır.

Herhangi bir abonelik veya sözleşme ilişkisi içermeden birden çok kişiye internete erişim imkanı sağlayanlar toplu kullanım sağlayıcısı olarak kabul edilirler. Örneğin; havaalanları, üniversiteler, alışveriş merkezleri gibi kablosuz internet erişimi sağlayanlar toplu kullanım sağlayıcılarına örnek olarak gösterilebilir.

 

III. İNTERNET ORTAMINDA KİŞİLİK HAKLARININ İHLALİ VE KORUNMASI 

A.İHLAL TÜRLERİ

Günümüzde internet ortamının sınırsız ve kolay hareket edilebilen yapısından dolayı bazen kişilerin özel hayatların, bazen şeref ve haysiyetlerine karşı ve bazen de tacirlerin ticari itibarlarına karşı ihlallere sıkça rastlanılmaktadır. Teknolojinin bu alandaki hızlı değişimi karşısında kanuni düzenlemeler çoğunlukla yetersiz kalmaktadır, çünkü kanunlar zamanında yeni şartlara göre yenilenemiyor ve bu durum da doğal olarak ihlallerin artmasına neden olmaktadır.  Öte yandan bu ihlaller, teknolojiye bağlı olarak zaman geçtikçe çeşitli şekillerde ve sürekli tür değiştirerek karşımıza çıkmaktadır. Çok sık karşılaşılan bazı ihlal halleri; alan adları yolu ile, elektronik posta ve spam yolu ile, web sitelerinde yapılan yayınlar ve hack yoluyla gerçekleştirilen yolları sayabiliriz.  

Bu ihlal türlerinde kullanılan yol farklı olsa da ihlalin temelinde yapılan her zaman kişilik haklarının ihlal edilmesidir. Bu noktada bu ihlal türleri sonucunda yargıya intikal etmiş olan bazı kararların açıklanması ilgili ihlal türlerinin daha iyi anlaşılmasına yarayacaktır.

Örneğin alan adlarının kullanılarak kişilik haklarının ihlal edilmesi ile ilgili olarak, üçüncü bir kişi kendi adıyla bir bağlantısı olmamasına rağmen “www.cemyilmaz.com” adlı alan adını almış ve bir web sitesi oluşturmuştur. İsim hakkı tasarrufunun kendisine ait olduğunu ve şöhretinden istifade edilerek para kazanmak yoluna gidildiğini ifade ederek şikâyette bulunan gerçek Cem Yılmaz, bu alan adının devrinin tarafına yapılmasını talep etmiştir, zira bu alan adını kullanan kişi veya kişiler kısa süre içerisinde almış oldukları reklamlardan hatırı sayılır bir gelir elde etmişlerdir. ICANN Tahkim Divanı, yapılan başvuru ve değerlendirme sonucunda alan adının gerçek Cem Yılmaz'a devrine karar vermiştir.[12]

E-posta yolu ile kişilik haklarının ihlal edilmesi daha çok kişilerin şeref veya haysiyetine hakaret ya da özel hayat ile ilgili bilgilerin sızdırılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada Yargıtay’ın en önemli kararlarından bir tanesi sadece IP adresinin belirlenmesinin kişilik haklarının ihlali için şahsın belirlenmesinde yeterli olmayacağı, önemli olanının o an belirli e-postayı atan kişinin tespiti olduğunu, nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 2010/1869 E., 2010/4170 K., numaralı kararında “ Mahkemece iddia, savunma, toplanan kanıtlar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 3.8.2004 tarihli teknik bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu e-postaların ilk olarak …@hotmail.com adresinden dağıtılıp dağıtılmadığı ile bu posta adresinin kim veya kimlere ait olduğunun belirlenemediği, diğer bir ifade ile e-posta metninin davalılar tarafından oluşturulup internet ortamına aktarıldığı ve dağıtıldığı hususunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir…” sonucuna ulaşmıştır. Dolayısıyla e-posta ile kişilik haklarının ihlali konusunda e-posta tek başına delil teşkil etmeyebilir, Yargıtay’ın başkaca kararlarında e-posta delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle e-imza kavramı ve uygulaması, elektronik postalarda kullanılarak herhangi bir ihlal halinde mail adresinin ve e-postanın kime ait sorununu ortadan kaldıran bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır.

 İnternet kullanıcısı tarafından talep edilmemesine rağmen e-posta adresine gönderilen genellikle reklam, pazarlama, bahis, sanal çok oyunculu oyunlar, dolandırıcılık veya pornografik içerik sunmak amacı ile kullanılan e-postalar “spam” olarak adlandırılmaktadır.[13]Kişinin rahatsız edilmeme hakkı, bu tür spamlar gönderilerek ihlal edilmekte, bazen virüs şeklinde istenmeyen dosyalar kişilerin cihazlarına yerleşebilmekte ve düzeltilmesi için yapılan masraflar bazen maddi kayıplara, bazen de bilgi veya belgelerin kaybolması manevi zararlara yol açabilmektedir.

Web sitelerindeki yayınlar ile kişilik haklarının ihlal edilmesi çeşitlilik göstermekle birlikte daha çok hakaret ve özel hayatın gizliliğinin ihlali suçları ile karşılaşılmaktadır.  Bu konuda Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29.03.2010 tarih ve 2009/6889 E. ve 2010/3543 K., numaralı kararında dikkat çekici bir kararı vardır, şöyle ki  “…ilk site içeriğini hazırlayan içerik sağlayıcı, link vererek yönlendirmede bulunduğu sitenin içeriğini düzenleyen kişi olmasa da, ilk siteye girmek isteyenlere, ulaşacakları içeriği benimsediği ve onların bu içeriğe ulaşmalarını amaçladığı izlenimini verdiğinden dolayı, ortaya çıkan hukuka aykırı durumdan sorumlu tutulmuştur“  görüldüğü üzere her zaman içerik düzenleyen değil içerik sağlayıcısının da web siteleri vasıtasıyla yaşanan ihlallerden sorumlu olabileceğine dair farklı bir karar olarak dikkat çekmektedir.

B. KİŞİLİK HAKKI İHLALLERİNİN İNTERNET ORTAMINDA KORUNMASI

Kişilik haklarının korunması için birçok mevzuat hükmü ve yukarıda bahsedilen özel dava türleri ile tazminat dava yolları mevcut olmakla birlikte özellikle internette yapılan ihlallerin önlenmesi hususunda 5651 sayılı “ İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun “ önem arz etmektedir.

  1. İçeriğin Yayından Çıkarılması

 

İnternet ortamındaki ihlale neden olan içeriğin yayından çıkarılması içerik sağlayıcı veya buna ulaşılamaması durumunda yer sağlayıcıdan uyarı yöntemi ile istenebilmektedir. Söz konusu uyarının iletişim adresleri üzerinden gerçekleştirilecek bir bildirim olduğu uyarı yönteminin tanımında belirtilmiş olsa da bu bildirimin nasıl yapılacağı konusunda kanunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.[14]

5651 sayılı kanunun madde 8/A-1 hükmüne göre “ Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Başbakanlık veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine Başkan tarafından internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir. Karar, Başkan tarafından derhâl erişim sağlayıcılara ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilir. İçerik çıkartılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhâl ve en geç kararın bildirilmesi anından itibaren dört saat içinde yerine getirilir. “  Başkan bu kararı en geç 24 saat içerisinde sulh ceza hakimine sunar ve konu ile ilgili 48 saat içerisinde sulh ceza hakimi kararını açıklar.

İçeriğin yayından çıkarılması taleplerinin asıl olarak içerik sağlayıcı tarafından yerine getirilmesi gerekse de bunlara ulaşmanın çoğu zaman zorluğu nedeniyle bu tarz taleplerin muhatapları çoğunlukla yer sağlayıcıları olmaktadır. Ayrıca alınan içeriğin kaldırılması kararının uygulanmaması halinde idari para cezasına hükmolunmasına karşın, bunun devamında hangi yola başvurulacağı hususunda kanun koyucu herhangi bir açıklama yapmamıştır. 

 

  1. Erişimin Engellenmesi Kararı Ve Yerine Getirilmesi

5651 sayılı kanunun 8. Maddesine göre sayılı suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe bulunması halinde erişimin engellenmesine karar verilir. Bu suçlar;  İntihara yönlendirme çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama ile Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlardır.

5651 sayılı kanunun madde 8/2’ye göre; “ Erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilir. Soruşturma evresinde, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından da erişimin engellenmesine karar verilebilir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı kararını 24 saat içinde hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç 24 saat içinde verir. Bu süre içinde kararın onaylanmaması halinde tedbir, Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır. “

a. Kişilik Haklarının İhlali İddiasına Dayalı Erişimin Engellenmesi

Kişilik haklarının ihlali iddiasına dayalı erişimin engellenmesi hali 5651 sayılı kanunun 9.maddesinde düzenlenmiştir. Bu kanun hükmü ile kişiler doğrudan sulh ceza mahkemesine başvurarak kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle erişimin engellenmesi kararını aldırabilmektedirler. Hakim bu kararı duruşma yapmaksızın 24 saat içerisinde karara bağlar. Bu karar aleyhine CMK hükümleri uyarınca kişilerin itiraz etme hakları mevcuttur. Eğer hakim erişimin engellenmesi kararı verir ise bu kararı doğrudan Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne, birlikten ise erişim sağlayıcıya gönderilerek kararın en geç dört saat içerisinde uygulanması talep edilir. 

Hakimin bu madde kapsamında vereceği kararın şekli, ihlali oluşturan kısım, yayın veya bölüm ile ilgili olarak “ URL vb. şeklinde “ erişimin engellenmesi kararıdır. Zorunlu olmadığı sürece internet sitesinde yapılan yayının tamamının engellenmesine yönelik bir karar verilmez.

Kişilik hakkı ihlali nedeniyle erişimin engellenmesi kararının hukuki niteliği hususunda çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Hukuki nitelik konusunda 5651 sayılı kanuna göre alınan kararların tedbir olduğu kabul edilmekle birlikte, daha sonra bu tedbir niteliğindeki kararların ne şekilde tekrar gözden geçirileceği hususu netleştirilmemiştir.[15]

b. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal İddiasına Dayalı Erişimin Engellenmesi

Özel hayatın gizliliğinin ihlali ile ilgili asıl hüküm 5651 sayılı kanunun madde 9/A hükmüdür. Bu hükme göre, özel hayatının ihlal edildiğini iddia eden kişiler TİB’e doğrudan başvurarak tedbiren içeriğe erişimin engellenmesini talep edebilirler.  Özel hayatın gizliliğini ihlal nedeniyle böyle bir istemde bulunulması halinde kişilerin talebinde; hakkın ihlaline neden olan yayının tam adresi, özel hayatın gizliliğinin hangi açılardan ihlal edildiğine ilişkin açıklama ve kimlik bilgilerini ispatlayabilecek bilgilerin bulunması zorunludur, bunlardan herhangi birinin eksikliği halinde talep reddedilir. İlgili maddede başvurunun tam olarak nereye ve ne şekilde yapılacağı belirtilmemiş olsa da bu başvurular TİB’in internet sitesi üzerinden doldurulacak bir form ile gerçekleşmektedir.  

TİB Başkanı kendisine gelen bu erişimin engellenmesi talebini derhal birliğe bildirecek, erişim sağlayıcılar bu tedbir kararını derhal dört saat içerisinde yerine getireceklerdir. İhlal ile ilgili başvuru kısmı bu noktada bitmemekte, başvuru sahibi bu talebini başkanlığı başvurduğu saatten itibaren 24 saat içerisinde sulh ceza hakimine sunması gerekmektedir. Hakim bu talebe karşılık en geç 48 saat içerisinde kararını açıklar. 

SONUÇ

Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi artık internetin her an her yerde insanın olduğu her yerde olması hayatımızın ve belki de benliğimizin bir parçası haline gelmesine sebep olmaktadır. Özellikle sosyal ağlar dolayısıyla internet olmak üzere sebep oldukları toplumsal olaylar düşünüldüğünde, bugün internetin gücü herhangi bir insanın çok üzerinde devlet gücüyle kıyaslanabilir bir noktaya gelmiştir.

İnternetin kolaylıkla herkesin erişimine açık olması ve etki alanı aynı zamanda internetin denetimini zorunlu kılmaktadır. Ancak sürekli değişen teknoloji internetin kolay kolay denetim altında tutulmasını engellemektedir. Çünkü bir kanun oluşturulana kadar farklı bir teknolojik uygulama insanlar tarafından uygulanmaya başlanmış olabilmektedir.

Türkiye’de 5651 sayılı “ İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun “ kısa vadede bazı sorunların çözümü için çare olabilse de uzun vadede yetersiz kalacağı açık bir şekilde gözükmektedir. Çünkü internetin kendi özellikleri herhangi bir hak ihlalinde, o ihlali gerçekleştirenleri, nerede ve ne zaman ihlalin gerçekleştiğini tespitinde gün geçtikçe yetersiz kalınacaktır. Nitekim Yargıtay’da bu konuda IP adreslerinin ait olduğu kişilerin sorumluluk dışında tuttuğu örnek kararları bu tespit bağlamında görmekteyiz.

Sonuç olarak kişilik hakları ihlali konusunda, uluslararası çözümlere yönlenerek internet ağının ortak denetimi sistemi getirilebilir, zira bir ülkenin herhangi bir yolu yasakladığında kullanıcılar farklı ülke hesaplarından yasak olan işlemi kolaylıkla gerçekleştirebiliyorlar. Yapılacak yasal düzenlemelerin daha kapsamlı ve kullanıcıların tespitini daha kolay hale getirici, ve daha önemlisi caydırıcı şekilde düzenlenmelidir.

                                                                                Av. Kemal Çağrı DEREKAYA

 

ATIFLAR

[1]Şen, Ersan: İnternet Hukuku Ve Kişilik Haklarının Korunması, Nevşehir Barosu Dergisi, C.1, S.1, 2014, s. 285.

2Kılıçoğlu, Ahmet: Şeref, Haysiyet Ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara, 2008, s.3. 

3Kaya, Mine: Telekomünikasyon Alanında Kişilik Haklarının Korunması, Ankara Barosu Dergisi, Yıl.68, Sayı 2010/4, s.280.

4Zevkliler, Aydın/Atabey, M. Beşir / Gökyayla, K. Emre: Giriş, Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Medeni Hukuk, Ankara, 2000, s.446.

5Kaya, Telekomünikasyon Alanında Kişilik Haklarının Korunması, s.280.

6Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, B.6, İstanbul, 1998, s.797.

7Zevkliler/Atabey/Gökyayla, s. 422.

8Tandoğan, Haluk:  Şahsiyetin Akit Dışı İhlallere Karşı Korunmasının İşleyiş  Tarzı Ve Basın Yoluyla Olan İhlallere Karşı Özel Hayatın Korunması, AÜHF, Cilt.XX, S.14, s.5.

9Erdoğan, Yavuz: Türk Ceza Kanununda Bilişim Suçları, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2012, s.34.

10Sayımer, İdil: Sanal Ortamda Halkla İlişkiler, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.39.

11Ergün, İsmail: Siber Suçların Cezalandırılması Ve Türkiye'de Durum, Adalet, Ankara, 2008, s.55.

12Bozbel, Savaş:  İnternet Alan Adlarının Korunmasında Icann Tahkim Usulü, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006, s.86. 

13Dülger, Murat Volkan: Bilişim Suçları Ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012, s.114. 

14Kaya, Mine: Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, Seçkin, Ankara, 2015, s. 368.

15Kaya, Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, s.373.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Bozbel, Savaş:  İnternet Alan Adlarının Korunmasında Icann Tahkim Usulü, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006.

Dülger, Murat Volkan: Bilişim Suçları Ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012.

Erdoğan, Yavuz: Türk Ceza Kanununda Bilişim Suçları, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2012.

Ergün, İsmail: Siber Suçların Cezalandırılması Ve Türkiye'de Durum, Adalet, Ankara, 2008.

Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, B.6, İstanbul, 1998.

Kaya, Mine: Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, Seçkin, Ankara, 2015.

Kaya, Mine: Telekomünikasyon Alanında Kişilik Haklarının Korunması, Ankara Barosu Dergisi, Yıl.68, Sayı 2010/4.

Kılıçoğlu, Ahmet: Şeref, Haysiyet Ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara, 2008. 

Sayımer, İdil: Sanal Ortamda Halkla İlişkiler, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2008.

Şen, Ersan: İnternet Hukuku Ve Kişilik Haklarının Korunması, Nevşehir Barosu Dergisi, C.1, S.1, 2014.

Tandoğan, Haluk:  Şahsiyetin Akit Dışı İhlallere Karşı Korunmasının İşleyiş  Tarzı Ve Basın Yoluyla Olan İhlallere Karşı Özel Hayatın Korunması, AÜHF, Cilt.XX, S.14.

Zevkliler, Aydın/Atabey, M. Beşir / Gökyayla, K. Emre: Giriş, Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Medeni Hukuk, Ankara, 2000.

 

 

 

 

[1]Şen, Ersan: İnternet Hukuku Ve Kişilik Haklarının Korunması, Nevşehir Barosu Dergisi, C.1, S.1, 2014, s. 285.

[2]Kılıçoğlu, Ahmet: Şeref, Haysiyet Ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara, 2008, s.3. 

[3]Kaya, Mine: Telekomünikasyon Alanında Kişilik Haklarının Korunması, Ankara Barosu Dergisi, Yıl.68, Sayı 2010/4, s.280.

[4]Zevkliler, Aydın/Atabey, M. Beşir / Gökyayla, K. Emre: Giriş, Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Medeni Hukuk, Ankara, 2000, s.446.

[5]Kaya, Telekomünikasyon Alanında Kişilik Haklarının Korunması, s.280.

[6]Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, B.6, İstanbul, 1998, s.797.

[7]Zevkliler/Atabey/Gökyayla, s. 422.

[8]Tandoğan, Haluk:  Şahsiyetin Akit Dışı İhlallere Karşı Korunmasının İşleyiş  Tarzı Ve Basın Yoluyla Olan İhlallere Karşı Özel Hayatın Korunması, AÜHF, Cilt.XX, S.14, s.5.

[9]Erdoğan, Yavuz: Türk Ceza Kanununda Bilişim Suçları, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2012, s.34.

[10]Sayımer, İdil: Sanal Ortamda Halkla İlişkiler, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.39.

[11]Ergün, İsmail: Siber Suçların Cezalandırılması Ve Türkiye'de Durum, Adalet, Ankara, 2008, s.55.

[12]Bozbel, Savaş:  İnternet Alan Adlarının Korunmasında Icann Tahkim Usulü, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006, s.86. 

[13]Dülger, Murat Volkan: Bilişim Suçları Ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012, s.114. 

[14]Kaya, Mine: Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, Seçkin, Ankara, 2015, s. 368.

[15]Kaya, Elektronik Ortamda Kişilik Haklarının Korunması, s.373.

Arama